30.3.14

Posted by Alper Demiroğlu | File under :

“Rosetta gezegenine hoşgeldiniz.“


Bazı müzik grupları var, dinlenildiği esnada insanı fiziksel hayata bağlayan her şeyi bir süreliğine de olsa terk etmeye zorluyor. Zihninizdeki düşüncelere, hayallere hakim oluyor. Onları yönlendiriyor, onları tıpkı bir oyun hamuruymuş gibi şekillendiriyor. Müziği dinlediğiniz an ve dinlemeyi bıraktığınız an arasındaki o tarif edilemez boşluğu tüm kudretiyle hissettiriyor. Aslında bu boşluk, her sahnesini gözünüzü kırpmadan izleyip gerçekten etkilendiğiniz bir film sonrası sinema salonunu terketmenin yaşattıklarına çok benziyor.

Dinlediğimiz müziğin kudretiyle dinleyiciyi rahatsız ettiği bu noktada, verebildiğiniz reaksiyon da zihinsel bir tepki oluyor. İnsanı bir bilinmezliğe adım attığını düşündürdüğü gibi, bir ilizyonun da parçası olduğu sonucuna ulaştırıyor. Eğer bu dediklerimi inanılmaz buluyor ve bugüne kadar dinlediğiniz hiçbir grupta yaşamadığınızı düşünüyorsanız; Arkadaşlar, bugün gerçekten şanslı gününüzdesiniz.

Kritiği okumak isteyenlerin %95'inin Rosetta'yı bilmeden, tamamen merak uyandırıcı açıklamalarım sayesinde buraya zaman ayırdığını tahmin ediyorum. Bu nedenden dolayı öncelikle biraz grup üzerinden konuşmak gayet yerinde olur diye düşünüyorum. Rosetta, 2003 yılında faaliyete geçmiş Philadelphia'lı bir post-metal, post-rock, sludge, space rock, ambient grubu. Grup üyeleri astronomi ve uzay bilimine pek bir meraklı. Bu yüzden müziklerini kısa ama net bir şekilde şöyle tanımlıyorlar: "Astronotlar için metal." 

"A Determinism Of Morality", grubun 2010 yılında piyasaya sürdüğü, müzik kariyerlerindeki üçüncü stüdyo albümü olmakla birlikte aynı zamanda dinlediğim ilk Rosetta albümü. Kendilerini bu kadar geç tanımamı biraz karmaşık denilebilecek bir müzik karakterine sahip olmalarına, biraz da popülariteden uzak bir görüntü çizmelerine bağlıyorum. Hele ki ülkemizde Rosetta'nın dilinden anlamaya çalışacak (Bakın grubu sevmek demiyorum, vakit ayırmaktan bahsediyorum.) ve belirli kitlelere yayabilecek sadece PasifAgresif var belki de. Bu arada grubu bilen %5'lik kısım "20 Haziran 2013 tarihinde çıkarttıkları son albümleri "The Anaesthete" varken neden dört yıl önce çıkardıkları bir çalışmayı yazıya döktün?" diye bir soru soracak olursa, tamamen duygusal bir karar ile bu albümü seçtiğimi bilmelerini isterim. Şimdi ise bu duygusal kararı albümün içerdikleriyle biraz açalım.

"A Determinism Of Morality"de göze çarpan ilk artı, albüm adıyla liriklerin mükemmel uyumu. Albümde, oldukça kapsamlı bir konu olan ve değinip asıl konumuzu dağıtmak istemediğim ahlak kavramı, determinizm düşüncesiyle ele alınıyor. Determinizmi tek bir cümleyle açıklamak gerekirse: Determinizm, günlük hayatta aldığımız kararlardan eylemlere, eylemlerden ahlaki tercihlere kadar evrende gerçekleşen olayların kesin kurallar çerçevesinde meydana geldiğini kabullenen bir düşünce akımıdır. Özgür irade ise sadece bir yanılsamadan ibarettir. Bu bilgilerden yola çıkarak, albümü daha farklı açılardan yorumlayabileceğinizi düşünüyorum. Eh, zaten "A Determinism Of Morality" de bu durum için gayet müsait bir eser.


 Albüme dair bir diğer büyük artı ise, dinlerken sizi hiçbir şekilde sıkmaması ve ilk parçadan son parçaya kadar bir anlığına da olsa zihinlerde albümün sıradanlığa gittiğine dair bir düşünce yaşatmıyor oluşu. Birçok farklı elementi tek bir çatı altında toplayan bir grup için gerçekten çok önemli bir başarı bu. Michael Armine'in vokalleri içinse ne desem az, Rosetta böyle bir vokaliste sahip olduğu için çok şanslı ve zaten bunun da farkında.

Albümde en çok dinlediğim parçalar sırasıyla Je N'en Connais Pas La Fin, Release, A Determinism Of Morality ve Ayil. Je N'en Connais Pas La Fin, son zamanlarda dinlediğim en epik parça olabilir hakikaten. Nerede ve ne zaman dinlenildiğine mutlaka dikkat edilmeli, melankoli daha önce hiç bu kadar hırçın olmamıştı. Michael Armine'in vokallerini çok beğendiğimi zaten az önce de belirtmiştim. Release isimli parçada "The problem with now is no matter how much we want it to, it doesn't last forever." cümlesinin geçtiği clean vokalli bir kısım var ki, dinledikten sonra "Bu adamlar bazı şeyleri aşmış." gibisinden bir cümle kurmanız içten bile değil. Rosetta kendini neden "Astronotlar için metal." diye tanımlıyor, her bir parçanın sonunda daha iyi kavrıyorsunuz. Hayran olmamak elde değil gerçekten.

"Rosetta - A Determinism Of Morality", grubun geçmişte yaptıklarına kıyasla nasıl bir konumda doğrusu bilmiyorum. Fakat Rosetta denildiğinde aklıma gelen ilklerin hep bu albümde olacağı kesin.


Ülke: ABD.
Şirket: Translation Loss.
Albüm Çıkış Tarihi: 25 Mayıs, 2010.
Tarz: Post-metal, post-rock, sludge, space rock, ambient.

 Puan: 9/10.








“Rosetta - A Determinism Of Morality“ başlık yazı, The Sorrowed Man blog ya da herhangi bir konu hakkındaki düşüncelerinizi thesorrowedman@windowslive.com adresine mail atarak belirtebilir, bu tip klişelerin yanı sıra Last.fm profilime uğrayabilir ve hazır oralardayken Twitter'dan da takip edebilirsiniz. :p

0 yorum:

Yorum Gönder